‘’ Irz ve namustan mahrum olanlar, millet ve vatan hissi taşımazlar, böylelerinden sakınılmalıdır’’ (Mevlana)
Edep; toplumun yaşam kurallarını belirlendiği davranış, hal ve hareketlerdir, edebi, adabı olmayanın toplum duyarlılığı asla olmaz, müzminleşmiştir, söz verir yine yapar, döner sor bakalım niye yaptım der ve kendine göre izahate bulunur.
İnsanlar dengeli, hoşgörü, ahlaklı kimsenin, kimseye kazık atmadığı bir ortam arzulamaktadır, bu her ferdin tabii hakkıdır. Birbirimize olan saygı hiç bir vakit yozlaşmamalı onun yerine menfaat ve getirdiği maddi kazanımlar hileyi, üç kağıdı, alavere, dalavereyi hayat felsefesi olarak amaçlar, o doğrultuda hedefe varmak için kırk takla atar velhasıl köprüyü geçinceye kadar ayıya, dayı der. Görünüşte hoş, edalı, alımlı, tatlı dilli olup içten pazarlıklı olanlar yani riyakarlar toplum içerisinde mevcut, bilhassa önder konumda olanlarda, bunlar kaos, kargaşa ve isyana teşvik edip ortadan sıvışanlar, maalesef karakter bakımından gelişmemiş, insanlıktan nasibini almamış, objektif vatan sever, subjektif hain olanlar mevcut.
Adli vakalarda suçu işleyen ve azmettiren ve fail bulunur, azmettiren suça iştirak etmez, ancak faili etkileyerek beynini yıkar ve eylem gerçekleşir. Sulfeyi verdikten sonra suç mahallinden hiç bir iş yapmamış gibi kaçar. 15 Temmuz darbe girişiminde efendinin tanklar arsından görünmez adam olup geçmesi gibi. Malum 1 mayıs sözde işçi bayramı, hoş onu da işçiye düzgün kutlatmıyorlar, insanları saraçhaneye davet ettiler, kendi yandaşları ve intisaplı hücreler akabinde meydanda yerlerini aldılar, ‘’ Hedef Taksim meydanıdır.
Devletin kaymakamı, valisi, emniyet müdürü milletin karşısına dikilirse, milletle devlet karşı karşıya gelirse millet kazanır’’ beyanatla asıl sahipler makamlarına çekilerek kahvelerini yudumladılar, geride harekete geçmek için bekleyen haşeratlar saldırıya geçti, aslında kurgucu piyonları sahaya sürdü ve seyre daldı. Bu hareket aslında bir yerlere göz dağı idi ‘’ biz istersek ortalığı ayağa kaldırır, kaos yaratır, fırtınalar koparırız’’ mesajı cumhur başkanı ile görüşmeden önce cereyan etti ki elinde koz olsun. Siyaseti bel altı algılayanlar klasik propagandayı bu şekilde yapar çünki beslendikleri tek kanal kaos, kriz, toplumu germedir, bu sayede halkın iktidara karşı cephe açması arzu ve istekleridir.
Zaman geçtikçe devir değişiyor eskiden bu denli inceleme, araştırma ve çabuk sonuca ulaşmak zordu, günler, haftalar, aylar alırdı, şimdi çok hızlı şekilde istediğimiz bilgiye ulaşabiliyoruz, e birde geçmişinden nedamet duyup itirafata olanlar var, tabiiki geleceğe ışık tutuyor, belgeler ve bilgiler kişinin hangi maksat ve amaca hizmet ettiğini aşikar ediyor, elbette içlerinde saf olarak bulunanlar var onlarda iyi niyetin kurbanı oluyorlar, yani kandırılmış, hayatı tozpembe gösterilmiş olanlar.
Hayal çok güzel bir olgu ancak hakikatlere uygun hayata geçecek olanlar değerlidir ve gerçekleşmesi yolunda çaba sarf edilir. 1980 öncesi hadiseleri çok iyi analiz etmek gerek zira üzerinde sis perdesi olan saklı planları gün yüzüne çıkartırsak, şimdi yapılan tüm hamleleri, maksatları aşikar olur. Bugün nedamet duyup yanlıştan dönen birçok Moskova hayranı var ve itiraflarda bulunuyorlar.’’ Dil tarih önünde o mitingi hatırlamaya çalışıyorum. Hafızam yanıltmıyorsa, Dev-Genç başkanı Ertuğrul Kürkçü yönetiyor mitingi. Ben sıhhiyede heyecanla bekliyorum. O da ne? Kürkçü konuşmasını bir sürprizle noktalıyor.
Öğrenci kitlesi Sıhhiye’ye, Ordu Evi istikametine değil, tam aksi yöne, ulus tarafına yürütüyor. Toplum polisini, o zaman ki değişle ‘’Frukoları hedef alan bombalı tuzağımız yatıyor. Ölümlerin, acıların üstünde zıplayarak politika yapmak, şiddeti politikanın aracı kılmak. Buna nasıl inanır hale gelmişsin? O yıllar, şiddetten medet umduğum yıllar’’ (H.Cemal. K.K.K. yazdım.sf.10) Şimdi saraçhanede ki hadiseyle kıyaslayalım, dün ile bugün arasında değişen ne var? zihniyet, sahne rol aynı, sadece figüranlar değişik. Demokrasiden, eşitlikten bahsederler ‘’ Biz radikaller devrim dergisi çevresinde toplanan ‘’ Sol Kemalistler’’ yada ‘’ asker-sivil aydın zümre ‘’ bir sabah vakti darbeyle çok partili sisteme son verip parlementonun kapısına kilit vurunca, sıra ‘’ sosyalist devrime gelecekti.
Önce demokratik devrim, sonra sosyalist devrim! Ya da proleterya diktatörlüğü’’ Siyasi beyanatlarında daima diktatörlüğe, tek adam rejimine karşıyız, parlementer sisteme döneceğiz nutukları atanların kafalarındaki supjektif düşünce bu, hiç bir devirde gerçek yüzlerini millete göstermediler. Daima yüzlerinde ATATÜRK maskesi var her hadisede üstüne basa basa biz ATATÜRK’çüyüz naraları havada uçuşmakta, ancak şu bir iki parağrafını aldığımız itiraflar yeterince tabloyu ortaya koyuyor söze hacet kalmıyor. Halkın karşısına çıkıp demlenmiş olan bu şer düşünce ittifakı istek ve arzularına ulaşıncaya kadar eşeğe dayı demeyi yeğliyorlar, bunlar kervanına katılıp vatan aşkı nutukları atanlarda onlar gibi düşünceye haizler.
Milletin bu konularda hassasiyetini en üst perdeye çıkartarak eylem ve fikir birliğine darbeyi can alıcı noktada vurmalı. Gelecek nesillere ve bağımsız devlet fikrine en güzel cevap olur. Teknolojiye ve gelişime karşı olan bu zihniyet unutmayın her devirde ülke menfaatlerine zarar vermiştir.
‘’ Hayatın kahpeliği değil, insanların sahteliği yıpratır insanı’’
ALLAH’A EMANET OLUN
Namık GEDİK