Son Güncelleme: 18 Temmuz 2018 10:07 Diyanet Sen Çorum Şube Başkanı Ali Yıldız, yerel gazetelerden birisinde çıkan köşe yazısını eleştirdi.
Diyanet Sen Çorum Şube Başkanı Ali Yıldız, yerel gazetelerden birisinde çıkan köşe yazısını eleştirdi. Kur’an-ı Kerim’in Arapça olması yönünde eleştiriler yapıldığının ve Kur’an-ı Kerim’i Arapça okumanın sevap tezinin yalan olduğunun iddia edildiğini belirten Yıldız, “Kitabımızı ne dediği belli olmayan ifadeleriyle itibarsızlaştırmaya çalışan sözde yazarı en şiddetli şekilde kınıyoruz.” dedi.
Konuya ilişkin yapılan açıklamada şu görüşler yer aldı; “İlimizin yerel gazetelerindeki köşe yazarlarından bir tanesi Buza yazılar yazmış.
Ne demiş malum zat, “Kuranı Kerim’in Arapça okunması sevaptır tezi yalanmış.
Ne yazıldığı belli olmayan kitaplar diyerek yüce kitabımızı hedef alan, Türkçe ezan sempatizanlarını, Kitabımızı ne dediği belli olmayan ifadeleriyle itibarsızlaştırmaya çalışan sözde yazarı en şiddetli şekilde kınıyoruz.
Kuranı Kerim ‘İkra’ der. Yani ‘Oku’ Yaradan rabbinin adıyla oku; : Her şeyi emsalsiz güzellikte yaratan Rabbinin, insan, toplum, tabiat ve yaratıcı ilişkilerine meşrûiyyet getiren, düzen içeren kitabını, Kur’ân’ı, Rabbinin adı, izni ve yardımıyla oku, düşün, duyur! der.
“Allah`ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Çünkü O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.”Bir âyet-i celilesinde de ifade edildiği gibi, Allah`ın kitabını okuyanlar methedilmiş, Kur`an`ı mücerret okumak dahi namaz kılmak gibi ibadetlerden sayılmış, hatta Kur`an tilaveti namaz kılmak gibi çok önemli bir ibadetten önce zikredilmiştir.
Hz. Peygamber (a.s.m)`da: “Kim Allah`ın kitabından bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Bir haseneye on misli sevab verilir. Ben Elif Lam Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lam bir harftir, Mim bir harftir diyorum.” Demiştir.
Şimdi sözde yazarın öz Türkçeyi anlatma gayesiyle ele aldığı yazısında, esas meselenin yazının sonuç bölümünde saklı olmasıdır. Ciddi bir algı ve esas rahatsızlık olarak göstermeye çalıştığı son paragraf Kur’an’ı Kerime dair bilgisizliğini barındırır.
Kuran’ın emrettiğine uysaydı belki o bizi daha net anlardı.
Geçmiş yıllarda bu ülkeye Türkçe ezan zulmünü yaşatanlarla aynı fikriyatta olanlar bilsinler ki imanın hakikatleri ortadadır. İslam’ın hakikatleri nettir, Kuran’ın hakikatleri tartışılmayacak kutsallıktadır. Her dilin kendine özgü bir güzelliği vardır. Allah diyen her dil, her şive, her söylem ciddi bir kıymeti barındırır. Bozulan kitaplarda dahi kullanılan dil ilk gönderilen hassasiyeti barındırırken, dili inançlar üzerinden farklı göstermek dilin evrenselliğine aykırıdır.
Kuranı Kerim; yaratıcımız tarafından sadece belli ırklara, şivelere gönderilmemiştir.
Fakat Kitabı gönderen yaratıcının yaptıklarını yorumlamak, eleştirmek haddi aşmaktan başka bişey değildir.
Görülen o ki, Ne mutlu Türk’üm diyerek dinimizi sadece bir kesime karşı kurgulamak ciddi bir kuram, algı hatasıdır. Gökten indiği sanılan kitaplar ifadesini kullananlar gibi ciddi bir hatayı tekrar hatırlatıyorlar.
İnsanı dilleriyle değerlendirmeye kalkmak yerine, insanın inanç özgürlüğüne saygı duymayan bir yazarın örnek teşkil edecek hiç bir özelliği olamaz.
İslam’ın içini boşaltıp algıya çevirmeye kalkışmak hakkaniyete de aykırıdır.
Türkçe ezan döneminden kalma, tedavülden kalkmış bir zihniyetin temsilciliğini yapan sözde yazarları kınıyoruz.”