Son Güncelleme: 1 Haziran 2016 07:06 Çorum İHH Başkanı ve Mavi Marmara Gazisi Selim Özkabakçı, Mavi Marmara katliamının altıncı yıldönümünde konu ile ilgili bir açıklama yaptı.
“Gazze, Filistin’in uluslararası hukuk tarafından da tanınan özgür toprağıdır.”diyen Özkabakçı, Gazze’nin karasuları da, Filistin’e ait olduğunu ifade etti.
İsrail’in 10 yıldır devam ettirdiği ölümcül ’Gazze Ablukası’ zulüm olduğunu ve hukuken de suç olduğunu belirten Özkabakçı, açıklamasına şöyle devam etti;
“Abluka hangi topluluğa uygulanırsa uygulansın kaldırılması zorunlu olup bu, herkesin sorumluluğudur. Bütün sistem ve inançlar savaş zamanı bile sivillerin korunması ve temel insani yardımlara ulaşmasını garanti eder.
Filistin halkı hepimiz gibi, yardıma ihtiyaç duymadan onurlu bir şekilde yaşama hakkına sahiptir. Özgürce seyahat etme, istediği yöneticiyi seçme ve ticaret yapma hakları vardır. İsrail işgali ve ablukası olmasa kendisine yetecek, hatta muhtaçlara yardım edecek imkâna sahiptirler. En yakınlarının katili olan İsrail’i otorite kabul edip, İsrail’den yardım almaya mecbur tutmak, bir insana yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Ablukayı kırma çabalarımız ve yardımlarımız, Filistin halkı özgür oluncaya dek devam etmelidir ve edecektir.
İHH’nın da iştirakçilerinden olduğu Uluslararası müşterek bir koalisyon olan “Gazze Özgürlük Filosu” ve bu Filonun gemilerinden olan Mavi Marmara gemisi, bu misyonla yola çıkmıştır. Mavi Marmara farklı din, dil, ırk, kültür ve ideolojilere sahip 37 devletin vatandaşlarından oluşan yolcularıyla, 100’ün üzerinde devletin halklarından toplanan yardımlarla dünyanın ortak vicdanını, insanlık ailesinin zulme isyanını temsil etmiştir. Dünya kadınlarının Gazze’deki yetim çocuklara anne şefkatiyle gönderdiği yardımlarını yüklenmiştir. Gazze’deki yetimler de Mavi Marmara’dan inecek olanlara, babalarına-annelerine duydukları özlemle sarılmak umuduyla bu gemileri beklemişlerdir.
İsrail, Mavi Marmara’ya yaptığı saldırıyla o gece hem Türkiye’ye, hem de İnsanlığa Saldırmıştır!
31 Mayıs sabahı, İsrail’in Mavi Marmara’ya saldırısı başlamadan 4 saat önce PKK tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İskenderun’da bulunan Deniz İkmal Destek Komutanlığı’na roketatarlı saldırı yapılmış ve 6 asker şehid olmuştur. Bu saldırının sonrasında ortaya çıkan ilişkiler ve bilgilere göre PKK, İsrail’in yönlendirmesi ile bu katliamı yapmıştır. İsrail, Mavi Marmara’ya saldırmadan önce PKK’ya yaptırdığı bu saldırıyla hem Türkiye kamuoyunun dikkatini Akdeniz’den uzaklaştırmış, hem de TSK’ya gözdağı vermeye çalışmıştır.
İskenderun saldırısından 4 saat sonra da “uluslararası sularda” İsrail silahlı güçleri zodyak botlar, savaş gemileri, savaş helikopterleri, insansız hava araçları ve denizaltılarla Mavi Marmara’ya saldırmıştır. İsrail’in bu saldırısı sonucunda 10 insani yardım gönüllüsü şehit olmuş, 100’den fazla gönüllü ateşli silahlarla yaralanmış, bütün yolcular hapsedilmiş, eşyaları ve gemileri gasp edilmiştir. Hazırlık aşamasından sonuna kadar tamamı şeffaf ve dünya kamuoyunun gözleri önünde yürütülen “Gazze Özgürlük Filosu” organizasyonuna saldırı anı da canlı yayınlarda tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşmiştir. Devletler ve uluslararası mekanizmalar dahil resmi kınamalar, yakın tarihin en geniş resmi tepkisi olmuştur. Türkiye, insan hakları ve özgürlüklerin savunucusu olarak ve ezilen halkların sesi olarak bu konuda tüm dünyaya örnek ve öncü olmuştur. Bu saldırıyı kınayan, lanetleyen sivil protestolar, yakın zamanların en yaygın eylemlerine dönüşmüş, halen de vicdan sahibi insanlar her 31 Mayıs’ta dünyanın dört bir yanında eylemlerle Gazze ablukasının kaldırılması için çaba ortaya koymaktadır.
Mavi Marmara Davaları Filistin Halkınındır
İsrail’in saldırısı ve katliamları dolayısıyla İsrailli yetkililer ve askerler aleyhine açılan davalar ve soruşturmalar, birçok ülke mahkemelerinde ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde (ICC) devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki; Mavi Marmara Davaları, sadece gemilerde işlenen suçların hesabı sorulsun diye değil, Gazze ablukası kaldırılsın, Filistin’deki sivil katliamlar son bulsun, Türkiyeli ve diğer her gemi ve yolcusu Akdeniz’de ve uluslararası sularda güvenle seyahat etsin, herkes hukuka uysun diye yürütülen davalardır. Gazze ablukasını tamamen ortadan kaldırmayacak her türlü anlaşma, İsrail’in ayak oyunlarıyla ileride akamete uğrayacaktır.
Türkiye ya da ilgili diğer 37 devlet vatandaşları, sadece şehitlerin ve kendilerinin hakları açısından değil, mazlum Filistin halkının geleceği için de bu davaların sıkı takipçisi olup, hiçbir şekilde bu davalardan vazgeçmeyecektir. Bu davalar insanlığın ortak davalarıdır. İsrail, verdiği tüm zararları manen ve madden tazmin etmek zorundadır. Tazminat konusu öncelikli bir mesele olmamakla beraber, İsrail’in bir miktar parayı bağış/sadaka gibi bir Yahudi vakfı fonu üzerinden ödeyip sorumluluktan kurtulma çabası tarafımızca kabul edilemez.
Mücadelemiz, talebimiz odur ki;
Filistin işgali ve Gazze ablukası son bulmalıdır. Abluka zulümdür. Kim tarafından kime yapılırsa yapılsın kabul edilemez.
İsrailli katiller hesap vermelidir.
İsrail verdiği tüm zararları ödeyecektir.
Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz.”