Son Güncelleme: 17 Ocak 2017 10:18 Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Osmancık Şubesi bu hafta ” Bir Garip Kolleksiyoncu” film okumasını gerçekleştirdi.
Film Okuma programının yöneticiliğini yapan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Osmancık Şubesi Başkanı Kazım Sekili, Türk sinemasının tarihi gelişimi hakkında bilgiler vererek, “Bir filme bakarken o filmin çekildiği dönem özelliklerini de bilmek gerekiyor. Türk sinemasının seyri, geçmişten günümüze kadar içinde yaşadığımız sosyo-kültürel, siyasi, ekonomik değişimlerle birlikte farklılaşma yaşamıştır. Bunun sadece sinema ile sınırlı değil, aynı zamanda bütün sanat ve edebiyat dallarında da etkisi olduğunu söyleyebiliriz. İktidarın değişmesi, var olan akımlar bu hızlı değişimin ana sebepleridir. Bu değişimden en fazla etkilenen olgu şüphesiz “din algısı”dır. Filmde de izlerini gördüğümüz üzere 90’lı yıllarda iktidar ile birlikte İslami camiada değişim ve hareket söz konusudur. Sinema da bu süreçten etkilenmiş ve ‘dini mesaj’ verme davası ile birçok film çekilmiştir. İnsanların dini anlamdaki zihin kodlarının medya üzerinden kolayca menfi ya da müsbet değişime uğrayabildiğini, filmlerin yıllara göre din algısındaki değişiminde görebilmemiz mümkün” diyerek filmde işlenen konular hakkında bilgi verdi.
Kazım Sekili, “Filmi açtığınızda mezarlıktasınız. Ve bittiğinde de mezarlıkta bulacaksınız kendinizi. Filmin baş kahramanı Beşir’in “bu gidiş nereye!?” diye haykırdığı son sahne ile bir buçuk saatlik ölüm ezberinden sonra ekranınız kararacak. Filmde alt okuma fazla yok. Vermek istediği mesajı açıktan vermiştir. Din ile ilgili bilgiler işlenmesine ve olumlu mesaj verilmeye çalışışmasına rağmen filmin baş kahramanı yalnış bir müslüman tipini canlandırmış. Müslüman bir kişinin ezik bir şekilde verilmesi, ailesi ile ilgilenmemesi filmde olumsuz gördüğümüz yerlerdendir.” diye konuştu.
Filmde alt okumaların olmadığını belirten Kazım Sekili, filmin sonunda mezarlıktaki konuşmanın önemli olduğunu belirterek çok güzel mesaj verdiğini bu konuşma üzerinde mutlaka durulması gerektiğini bildirdi.
Sekili, filmle ilgili şunları dile getirdi: “Ne yatarsınız canlar, kalkın. Kalkın da görün dünyadakilerin halini.‘Bal tutan parmağını yalar’ demiş ya birisi, tutup tutup yalıyorlar parmaklarını.Her gün, gökten yıldız kayar gibi biri kayıyor da aralarından,ne sizden haberleri var ne de sizin gibi olacaklarından.Bakmayın üzerinize kapanıp da döktükleri gözyaşlarına,daha mezarlık duvarından çıkmadan kuruyuveriyor gözlerindeki yaşlar.Ağlarken gülüverirler, ölenle ölünmez diyerek.Hiç olmadık yerde saatlerce çene çalıp zaman öldürseler de,size bir Fatiha gönderecek kadar zaman bulamazlar.Bu toprağın üstü varsa bir de altı vardır derler de bazen,altını hiç düşünmeye yanaşmazlar nedense.Sizler bu duvarın içinde beklerken kopmasını kıyametin,Onlar duvarın dışında ölümsüzlüğün sırrının bulunmasını beklerler.Üç günlük seyahatte bile valizlerini tıka basa doldurup hazırlık yaparlar da, bu kaç gün süreceği belli olmayan seyahatleri için hazırlık yapmaya bile gerek görmezler. Neden susuyorsun doktor? Berbat bir gece değil mi?Bu ne iştir ki, kalkıp ‘görmediğim şeylere pek inanmam’ diyorsun,Sonra da görmediğin aklımın hasta olduğunu söylüyorsun.Kafayı ölüme takmış diyorsun!Ya sen doktor, sen kafayı neye taktın hiç düşündün mü?Paraya mı? İnsaf edin Allah aşkına! 22 yıldır şu duvarların içine kimler geldi bir bilsen! Hepsinin resimlerini biriktirip albüm yaptım.Hani şu ‘Garip Bir Koleksiyon’ dediğin.
Adlarını yazdım, ne iş yaptıklarını yazdım, nasıl öldüklerini yazdım. Neden mi? Bu garip koleksiyonu karıştıranlar gerçeği görsünler diye. Görsünler de ölüm diye bir sona, ölüm diye bir başlangıca hazırlıklı olsunlar diye. Ölüm! Ölüm ufuktaki bir çizgidir doktor,siz bu çizginin görünen tarafına baktınız.Bense görünmeyen tarafına. Hak, hak deyip kendinize bile haksızlık yaptınız.Vur patlasın çal oynasın misali yaşadınız; sorumsuzca, şuursuzca.Bazen ne geçiyor aklımdan biliyor musun doktor?Bazen ne derim kendi kendime biliyor musun?Herkesi toplasam diyorum; dağda, taşta, yolda, belde kim varsa herkesi ve sorsam diyorum ‘nereye böyle?’Bu telaşla, bu hırsla, bu aceleyle nereye böyle?Ne büyük delilik olur değil mi?Etrafına bir bak hele doktor!Bir sürü insan göreceksin. Acıları, sevinçleriyle bir sürü insan.Bunları düşünmek, bunları söylemek delilikse,ben deliliğimden memnunum doktor. Git tedavi için boşuna zaman kaybetme.Git akıllılığının sefasını sür.Git felekten bir gün de sen çal. Kaç günü varsa bu feleğin,herkes çala çala ne bittiği var ne biteceği.Git, ne olur git, yalnız bırak beni. Sahte bir dost görmek istemiyorum karşımda.”