Son Güncelleme: 16 Kasım 2016 16:39 Eğitim İş Çorum Şube Başkanı İlhan Yaşar, eğitim harcamalarında yükün yine velilerin sırtına yüklendiğini söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017 bütçesiyle ilgili açıklamada bulunan İlhan Yaşar, 2016 yılında 76 milyar 354 milyon TL olan MEB bütçesinin, 2017 yılı için 85 milyar 49 milyon TL olarak öngörüldüğüne dikkat çekti.
Bütçeden Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bu miktarın, eğitimin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ve eksiklikleri gidermekten oldukça uzak olduğunu ileri süren Yaşar, “yıllardır eğitime en çok pay ayırdığını iddia eden AKP Hükümeti, bu yıl da sadece zorunlu harcamaları karşılayan bir bütçe hazırlayarak eğitim harcamalarının yükünü yine velilerin ve hayırsever vatandaşların sırtına yükleyecektir” dedi.
İlhan Yaşar açıklamasında şöyle dedi:
“Bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmış gibi görünse de MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderlerine (yüzde 79) ayrılmıştır.
Mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 10, cari transferler yüzde 3, diğer giderler ise yüzde 8’dir.
OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılmaktayken, MEB’in 2017 bütçesinin milli gelire oranı sadece yüzde 3,54’tür.
MEB bütçesinin 2003 yılından bu yana milli gelire oranla sadece %21,14 oranında arttığı görülecektir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin rakamsal büyüklüğünün nedeni personel giderleri, sosyal güvenlik kurumlarına yapılan ödemeler ve zorunlu cari ödemelerden kaynaklanmaktadır.
‘MEB YATIRIM BÜTÇESİ HER YIL GERİLEMEKTEDİR’
1997-1998 eğitim öğretim yılında MEB bütçesinden yatırımlara yüzde 30 pay ayrılırken, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu oran yüzde 17 olmuş, 2017’de ise yüzde 8,5’e gerilemiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay AKP iktidarı döneminde sürekli azalma eğilimi göstermiştir. Eğitim yatırımlarına ayrılan pay, AKP’nin gerçek eğitim politikasını ortaya koymaktadır. Son 14 yılda özel okullara sürekli destek verilirken, devlet okulları kendi sorunları ile baş başa bırakılmıştır. Eğitim bütçesinde uygulanan bu politikalar, velilerin yükünü daha da artırmıştır.
AKP iktidarı, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nu da gerektiği gibi uygulamayarak ilköğretim okullarını yüz üstü bırakmış, yardımseverlerin insafına terk etmiştir. Ülkemizdeki ilkokulların yaklaşık yüzde 31’inde hala birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılıyor olması da bunun en önemli göstergesidir.
AKP’nin eğitim yatırımlarına ayırdığı payda 2002 yılından bu yana %50,46 oranında azalma meydana gelmiştir. 14 yıllık iktidarı döneminde kamu hizmetlerinde, özellikle eğitim alanında piyasa merkezli bir “işletmecilik” anlayışı yerleştirilmeye çalışan AKP hükümeti, kamusal eğitim alanını daha da daraltırken, özel öğretimin doğrudan desteklenmesi doğrultusunda ciddi adımlar atmaktadır. Kamusal eğitime ayrılması gereken kaynaklar, dershanelerin dönüşümü bahanesiyle özel öğretime aktarılmış, özel okulların eğitim içindeki payının arttırılması için sayısız teşvik ve destek getirilmiştir. İktidarın eğitim politikasının merkezinde halk değil, piyasa güçleri bulunmaktadır. Görünen o ki eğitimi devletin sırtında bir yük olarak gören AKP hükümeti, eğitim kurumlarını birer ‘ticarethaneye’, okul müdürlerini ‘tüccara’, öğrenci velilerini ise ‘müşteri’ durumuna düşürmektedir.
Öngörülen milli eğitim bütçesi ile okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimde okullaşma oranını yukarı çekmek olanaksızdır. Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında, acil çözüm bekleyen en önemli sorunun, öğretmen açıklarıdır. Ancak MEB, öğretmen açığını iş güvencesinden yoksun sözleşmeli öğretmen atamasıyla kapatma yoluna giderek, kalıcı çözümlerin uzağında kalmakta, eğitimde ve eğitim kadrolarındaki sürekliliği sekteye uğratmaktadır.
Öte yandan okullarımızda yeterince memur ve yardımcı personel bulunmamaktadır. Bu alandaki pek çok eksiklik de yine okul-aile birlikleri yoluyla velilerin sırtına yüklenerek karşılanmaya çalışılacaktır. Ortaöğretimde pansiyon, yükseköğretimde de yurt sorununun bu bütçeyle karşılanması olanaksızdır.
Özetle, MEB bütçe rakamları siyasal iktidarın eğitime bakışını göstermektedir. Bu bakış, eğitimi özelleştirme, eğitimin yükünü yoksul halkın sırtına yükleme bakışıdır. Öngörülen milli eğitim bütçesiyle parasız, nitelikli ve herkese eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi mümkün değildir.
Eğitim-İş olarak; hükümeti, sosyal devletin gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Talebimiz genel bütçeden eğitime ayrılan payın yüzde 20’lere, GSMH’dan da daha fazla pay aktarılarak yüzde 6’lara çıkarılması, okul, derslik ve öğretmen açıklarının kapatılması, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasına son verilmesi, dershane ve temel liselerin kapatılması, öğretmenlerin maaşlarının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması, devlet okullarında memur ve hizmetli açıklarının kadrolu olarak kapatılmasıdır”