Son Güncelleme: 12 Temmuz 2017 17:05 Türk Tarım Orman Sen İl Başkanı Necati Gül, 15 Temmuz gecesinin Türk milleti için hem bir utanç hem de bir gurur gecesi olduğunu söyledi.
Gül, “Türk tarihinin en alçak ihanet girişimlerinden birine sahne olan 15-16 Temmuz gecesinin üzerinden bir yıl geçmesinin arefesindeyiz. O gece Türkiye için hem bir utanç hem de bir gurur gecesi oldu. Bir utanç gecesiydi zira Türk milletinin şerefli ordusunun saflarında yer bulmuş birtakım hainler, bağımsızlık mücadelemizin Gazi Meclisini bombalamış, çeşitli yerlerde sivil yurttaşların üzerine mermi ve bomba yağdırmış, Polis Özel Harekata karşı vahşi bir katliamı gözlerini kırpmadan gerçekleştirmiş, Mehmetçiğin adını ve üniformasını kullanarak millete ve demokrasiye kastetmişti. 1990’larda başlayan, 2003 Irak harekatından sonra askerimizin kafasına çuval geçirenler, bu coğrafyanın devlet geleneğine sahip en önemli gücü olan Türkiye’nin ordusunu içeriden yıkma planlarında yeni bir hamle daha yapmıştı. Darbe girişiminin millet duvarına çarpması, belki onları üzdü ama neticeden memnundular. Şanlı ordumuz ağır bir hakarete maruz kalmıştı. Devlet kurumları ağır bir tahribata uğramıştı. Daha önce, uydurma iddialarla devletin harim-i ismetine giren ve Genelkurmay başkanını terör örgütü lideri diye mahkûm ettirenler, Ergenekon-Balyoz kumpaslarıyla zaafa uğrattıkları orduyu şimdi de içeriden parçalamaya kast etmekteydiler ama namluyu millete çevirenler değil, Türk milleti kazandı” diyerek açıklamasında şunları ifade etti:
“O utanç gecesi aynı zamanda bir gurur gecesiydi, zira hadisenin bir darbe girişimi olduğunu anlayan milletimiz sokağa çıkmış, tankların önünde durmuş ve ihanet planına meydan okumuştu. Polisimizin ve ordumuzun büyük kısmı bu hain girişimin akamete uğraması için elinden geleni yapmış, ertesi sabaha ulaşıldığında onları rezillikleri ve müptezellikleri ile teşhir ederek hain girişimi bastırmışlardır. Bir gurur gecesiydi o gece, zira öncelikle ve başta bazı iflah olmaz hain ve gafiller dışında, milletimiz kendi iradesine ve demokrasiye sahip çıkmıştır. O gece ihanet girişimine canları pahasına karşı çıkan başta Ömer Halisdemir olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Bu hain girişimin planlayıcılarını ve onların uşaklığını yapanları Türk milleti asla unutmayacaktır.
Bir başka önemli nokta ise devlet kadrolarında görevlendirmelerin cemaat, tarikat veya grup mensubiyetlerine göre değil adalet ve liyakate göre yapılmasıdır. Daha önceleri ifade ettiğimiz gibi Devletin temelinin adalet olduğunu sadece lafta değil, uygulamada da göstermek zorundayız. Makam ve mansıpların şu veya bu cemaat, parti veya gruba mensubiyet temelinde değil; ehliyet ve liyakat ölçülerine göre verilmesi, sağlam bir devlet düzeninin ve toplum barışının olmazsa olmaz şartıdır.
Son dönemde çeşitli şekillerde gündeme gelen bir yanlışın da altını çiziyorum. Şehitleri kategorize etmek çok tehlikeli bir girişimdir. Bu konuda ilgili ve yetkililer azami özen göstermek zorundadır. Bir bütün olarak, Malazgirt’ten Çanakkale’ye, Miryakefalon’dan Sakarya’ya, Kıbrıs’a, 15 Temmuz’dan Fırat Kalkanına kadar pek çok savaşta ve hain terör örgütleriyle mücadelede vatan ve millet uğrunda hayatlarını feda eden, şehitler tepesini hiç boş bırakmayan bütün şehitlerimizi saygı, hürmet ve rahmetle anıyorum.
Herkes başka Türkiye yok, başka Türk milleti yok, anlayışı içinde elele vererek yürümek zorunda olduğunu anlamalıdır. Anadolu coğrafyası netameli bir coğrafyadır. İhmali, ayrışmayı ve hele-hele halkın bir bölümünü ötekileştirmeyi kaldıramaz. Türk milleti olarak; birlik ve dirlik içinde birbirimizi hoş görerek ve kardeşlik hukukumuzu pekiştirerek millet olarak varlığımızı sonsuza kadar sürdürebiliriz. Tek yol da budur. Allah Türk milletinin yâr ve yardımcısı olsun.