Son Güncelleme: 26 Nisan 2016 13:23 Merkez Bankası enflasyon tahminini yüzde 7,5’te bıraktı. Yeni dönemde daha sade ve öngörülebilir bir para politikası uygulayacağı bildirildi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2016 yılı ikinci ‘Enflasyon Raporu’nu açıkladı. Raporda, yakın dönemde küresel oynaklıklarda gözlenen düşüş sürdüğü ve küresel finansal koşullarda iyileşme yaşandığı belirtildi. Küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlama eğiliminin ve enflasyondaki düşük seviyelerin devam etmesi ile gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici politikalarını bu dönemde de sürdürüldü. ABD Merkez Bankası (FED) faiz artışlarını daha yavaş gerçekleştireceğini belirtdi, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası ise genişleyici yeni para politikası tedbirleri açıkladı. Ayrıca, son zamanlarda Çin ekonomisine yönelik belirsizliklerin de azaldığı görüldü. Bu gelişmeler doğrultusunda, gelişmekte olan ülkelerdeki finansal koşullarda da iyileşmeler gözlendi; bu ülkelere yönelik portföy akımları toparlanırken, risk primleri ile piyasa faizleri gerilemiş ve para birimleri değerlenme eğilimi sergiledi.
Küresel piyasalarda yaşanan olumlu gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerinde de etkileri gözlendi. Ayrıca yakın dönemde açıklanan veriler makroekonomik göstergelerdeki iyileşme eğilimlerinin devam ettiğini ortaya koydu. Enflasyonda temelde işlenmemiş gıda grubu kaynaklı olarak belirgin bir azalış yaşanırken, birikimli döviz kuru etkilerinin hafiflemesi ile de çekirdek enflasyon eğilimi bir miktar iyileşme sergiledi. Bu dönemde cari işlemler açığındaki azalış sürdü, açıklanan veriler ile öncü göstergeler iktisadi faaliyetin ılımlı ve istikrarlı büyüme eğilimini koruduğunu gösterdi. Bu gelişmeler çerçevesinde, Merkez Bankası enflasyon görünümüne karşı sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici politika duruşunu devam ettirirken para politikası çerçevesinde sadeleşmeye yönelik adımlar attı.
PARA POLİTİKASI UYGULAMALARI VE FİNANSAL KOŞULLAR
2016 yılı ilk çeyreğinde TCMB, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurları dikkate alarak likidite politikasındaki sıkı duruşunu sürdürdü. Küresel oynaklıkların azalmasının yanı sıra 2015 yılı Ağustos ayında yayımlanan yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili bir şekilde kullanılması geniş bir faiz koridoruna duyulan ihtiyacı azalttı. Bu doğrultuda TCMB, marjinal fonlama faizini Mart ayında 25 baz puan, Nisan ayında ise 50 baz puan düşürerek sadeleşme yönünde ölçülü adımlar atılmasına karar verdi. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı ve gecelik borç alma faizi ise sırasıyla yüzde 7,5 ve yüzde 7,25 oranlarında sabit tutuldu.
TCMB fonlaması bu dönemde ağırlıklı olarak bir hafta vadeli repo ihaleleriyle yapılmaya devam ederken, marjinal fonlamanın payı yüksek seviyesini korudu. 2016 yılı Şubat ayında yüzde 9,1 seviyesine ulaşan ağırlıklı ortalama fonlama faizi Nisan ayı itibarıyla yaklaşık yüzde 8,6 seviyesine geriledi. Bankalararası gecelik repo faizleri de koridorun üst bandında gerçekleştirilen toplam 75 baz puanlık indirime paralel olarak düşüş gösterdi. Önümüzdeki dönemde para politikası duruşu enflasyon görünümüne bağlı olmaya devam edeceği kaydedildi. TCMB, enflasyon beklentilerini, fiyatlama davranışlarını ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeleri dikkate alarak para politikasındaki sıkı duruşu gerekli görülen süre boyunca sürdüreceği bildirildi.
Yakın dönemde getiri eğrisi tüm vadelerde aşağı kaydı. Bu gelişmede küresel faktörler olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici politika duruşlarını sürdürmesi ile bu ülkelerdeki faiz oranlarının uzunca bir müddet düşük düzeylerde kalacağı öngörüsünün güçlenmesi, küresel belirsizliklerin azalması ve küresel finansal koşullarda gözlenen iyileşme etkili oldu. Türkiye’ye ilişkin makroekonomik göstergelerin olumlu seyri, piyasa ve anket bazlı enflasyon beklentilerindeki azalış ve marjinal fonlama faizinde yapılan indirimler de bu gelişmeye katkı verdi. Getiri eğrisinin eğimi ise bu dönemde yataya yakın konumunu korudu.
Küresel gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması önem taşıdı. Ekonomik temeller açısından değerlendirildiğinde, sıkı para politikası ve finansal istikrara dair alınan tedbirlerin katkısı ve emtia fiyatlarındaki sert düşüşlerle birlikte cari dengede son yıllarda önemli bir iyileşme yaşanması, kredi büyüme oranlarının makul düzeylerde seyretmesi ve kredi kompozisyonunun fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyici bir duruma gelmesi, ekonomik kırılganlıkları azaltan önemli gelişmeler oldu. Bu dönemde, mali disiplinin sürdürülmesi de ekonominin sağlamlığını artıran temel faktörler arasında sayıldı. Ayrıca, Ağustos ayında açıklanan yol haritasındaki önlemlerin etkili bir şekilde uygulanması ile kredilerde ve döviz kurlarında gözlenen aşırı oynaklıkların azaldığı görüldü. Uygulanmakta olan sıkı para politikasının ekonominin küresel şoklara olan hassasiyetini azaltarak finansal istikrarı desteklediği değerlendirildi. TCMB, küresel oynaklıklardaki düşüşün devam etmesi veya dış denge ve finansal istikrar alanındaki kazanımları daha da iyileştirerek sürdürecek politika önlemlerinin etkili bir şekilde kullanılması durumunda sıkı para politikasını daha dar bir faiz koridoru içerisinde uygulayabileceği görüşünü sürdürdü. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde koşullar elverdiği ölçüde sadeleşme adımlarına devam edilebileceği belirtildi.
TCMB’nin uyguladığı sıkı para politikasının ve BDDK’nın konut hariç bireysel kredilere yönelik yürürlüğe koyduğu makroihtiyati tedbirlerin de etkisiyle yavaşlayan finansal olmayan kesime kullandırılan kredilerin yıllık büyüme oranı 2016 yılı ilk çeyreğinde yüzde 10,9’a geriledi. Bu dönemde, 2014 yılı başından itibaren olduğu gibi, ticari krediler tüketici kredilerine göre daha yüksek bir oranda büyümeye devam etti. Kredi büyümesi ve kompozisyonundaki bu gelişmelerin dengelenme sürecine ve finansal istikrara katkı vermesinin yanı sıra, enflasyon üzerindeki maliyet yönlü baskıları sınırlayıcı yönde etki yaptığı değerlendirildi. 13 haftalık ortalamaların yıllıklandırılmış büyüme hızlarına bakıldığında ise hem ticari kredilerde hem de tüketici kredilerinde büyüme eğilimlerinin 2016 yılı başından itibaren bir toparlanma sergilediği gözlendi. Tüketici kredilerinin risk ağırlıklarına dair yapılan düzenlemeler, ücret gelişmeleri ve finansal koşullarda yaşanan iyileşmeler önümüzdeki dönemde kredi büyümesini destekleyebileceği, bununla birlikte, sıkı para politikası duruşunun ve makroihtiyati politika çerçevesinin katkısıyla yıllık kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde seyretmeye devam edeceği öngörüldü.
MAKROEKONOMİK GELİŞMELER VE TEMEL VARSAYIMLAR
ENFLASYON
2016 yılının ilk çeyreğinde tüketici enflasyonu bir önceki çeyreğe kıyasla 1,35 puan azalarak yüzde 7,46 ile Ocak Enflasyon Raporu öngörüsünün altında gerçekleşti. Tahminlere kıyasla yıllık enflasyondaki azalışta işlenmemiş gıda fiyatları belirleyici oldu. Nitekim, işlenmemiş gıda ve tütün dışı enflasyon Ocak Enflasyon Raporu öngörüsü ile uyumlu gerçekleşti. Bu dönemde Türk lirasındaki birikimli değer kaybının yıllık enflasyon üzerindeki etkilerinin azalmaya devam etmesi ve ithalat fiyatlarının düşük seviyesini koruması sonucunda temel mal ve enerji grupları yıllık enflasyonlarında da sınırlı azalışlar gözlendi. Diğer taraftan, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda yapılan ayarlamalar, enflasyon beklentilerinin yüksek seviyesi ve ücret gelişmeleri enflasyondaki düşüşü sınırladı.
Yılın ilk çeyreğinde ılımlı seyreden iklim koşulları sonucunda taze meyve ve sebzelerde artan ürün arzına bağlı olarak işlenmemiş gıda fiyatları belirgin bir şekilde geriledi. İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki düşüşe taze meyve ve sebze dışında kalan diğer işlenmemiş gıda ürünleri de katkı verdi. Bu gelişmede başta kırmızı et olmak üzere belirli ürünlere yönelik alınan tedbirlerin de etkili olduğu değerlendirildi. Sonuç olarak, ilk çeyrekte gıda ve yemek hizmetleri grubunun yıllık enflasyonu gıda enflasyonundaki keskin düşüş ile yüzde 6,31’e inerek üç yıl aradan sonra gıda ve yemek hizmetleri hariç tüketici enflasyonunun altına geriledi.
İlk çeyrekte zayıflayan birikimli döviz kuru etkilerine bağlı olarak temel mal enflasyon eğiliminde belirgin bir iyileşme gözlendi. Aynı dönemde döviz kuruna duyarlı kalemlerdeki artışlar ve ücret gelişmelerine ek olarak genel enflasyon düzeyinin oluşturduğu katılıklar sonucunda hizmet enflasyonunun eğilimi yüksek seyrini sürdürdü. Bu gelişmeler çerçevesinde çekirdek enflasyon göstergelerinin eğilimlerinde temel mal grubu kaynaklı olarak önemli bir yavaşlama kaydedildi. Özetle yılın ilk çeyreğinde gıda enflasyonundaki iyileşme ve ithalat fiyatlarının destekleyici seyri tüketici enflasyonunda belirgin bir düşüşe neden oldu, ancak birikimli döviz kuru etkileri ve özellikle hizmet enflasyonundaki katılıklar nedeniyle çekirdek göstergelerde henüz arzu edilen iyileşme gerçekleşmedi.
ARZ VE TALEP
2015 yılı dördüncü çeyreğine ilişkin GSYİH verilerine göre iktisadi faaliyet Ocak Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünümle uyumlu bir seyir izledi. Milli gelir dönemlik bazda yüzde 0,7, yıllık bazda ise yüzde 5,7 oranında arttı. Böylece, 2015 yılında büyüme yüzde 4,0 oldu. Son çeyrek gelişmeleri harcama tarafından değerlendirildiğinde, yurt içi talebin büyümenin sürükleyicisi olduğu görülürken, dört çeyreklik aranın ardından net ihracat büyümeye yeniden pozitif katkı verdi.
2016 yılı ilk çeyreğine ilişkin veriler iktisadi faaliyetteki ılımlı ve istikrarlı artışın sürdüğünü gösterdi. Sanayi üretimi Aralık-Şubat döneminde üst üste aylık bazda artışlar gösterdi. Böylece, üretim Ocak-Şubat döneminde bir önceki çeyreğin yüzde 1,6 üzerinde gerçekleşti. İlk çeyreğe ilişkin veriler, gerek iç talebin gerekse dış talebin bu dönemde büyümeye katkı verdiğine işaret etti. 2016 yılı geneline ilişkin talep görünümü değerlendirildiğinde, iktisadi faaliyetin 2015 yılına kıyasla bir miktar daha güçlü olması beklendi. Küresel kriz sonrası gözlenen güçlü istihdam performansı ve asgari ücrette 2016 yılı başında yapılan artışın etkileriyle gelir kanalının iç talebi destekleyeceği öngörüldü. Yurt içi belirsizliklerin 2015 yılına göre azalması da tüketici ve yatırımcı güveninin iyileşmesi yoluyla, güven kanalından iç talebe katkı verebileceği kaydedildi. Küresel oynaklıklardaki azalmanın sürmesi ve küresel finansal koşullarda yaşanan iyileşme, yurt içi finansal koşulları da olumlu etkiledi. Bu gelişmeler doğrultusunda, önümüzdeki dönemde gelir ve güven kanalları ile finansal koşulların iç talebi desteklemesi beklendi. Dış talebe ilişkin jeopolitik gelişmeler ve zayıflayan küresel büyüme kaynaklı riskler devam ederken hizmet ihracatına yönelik aşağı yönlü riskler de yakın dönemde belirginleşti. Bununla birlikte, Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisi güçlenerek sürdü.
Özetle, 2016 yılında iç talebin 2015 yılına kıyasla bir miktar güçlenmesi, dış talebin ise jeopolitik risklerin varlığına karşın Avrupa Birliği talebi kaynaklı toparlanma eğilimi sergilemesi beklendi. Süregelen makroihtiyati politika tedbirlerinin ve dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmelerin katkısı ile cari açıkta gözlenen iyileşme eğiliminin devam edeceği öngörüldü. Cari açıktaki düşüşün sürmesi ve güçlü kamu maliyesi olası şoklara karşı ekonomi politikalarının dengeleyici yönde hareket edebilmesi açısından alan oluşturdu.
PETROL, İTHALAT VE GIDA FİYATLARI
Petrol fiyatlarında bir önceki Enflasyon Raporu dönemine göre bir miktar yükseliş olmakla birlikte, uluslararası piyasalardaki emtia fiyatlarında düşüş eğilimi yılın ilk çeyreğinde de sürdü. Dolayısıyla, Ocak Enflasyon Raporu varsayımlarına göre, ham petrol fiyatları yukarı yönlü ve dolar cinsinden ithalat fiyatları ise aşağı yönlü güncellendi. Yıllık ortalamalar itibarıyla ham petrol fiyatları varsayımı 2016 yılı için 37 dolardan 40 dolara yükseltildi. Ayrıca, ortalama ithalat fiyatlarının yıllık yüzde değişimine dair varsayımlarda 2016 yılı için 3,4 puan aşağı yönlü güncelleme yapıldı. Gıda enflasyonunda yılın ilk çeyreğinde işlenmemiş gıda grubu kaynaklı çok belirgin bir düşüş gözlendi. Bu düşüşün kısa vadede devam etmesi beklendi. Bununla birlikte, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek oynaklık göz önünde bulundurularak gıda enflasyonu varsayımı 2016 yılı için yüzde 9, 2017 yılı için yüzde 8 olarak korundu.
MALİYE POLİTİKASI VE VERGİ AYARLAMALARI
Orta vadeli tahminler üretilirken vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyat değişikliklerinin enflasyon hedefi ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünüm varsayıldı. Maliye politikasının orta vadeli duruşu için 2016-2018 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program projeksiyonları temel alındı. Asgari ücrette 2016 yılı başında yapılan artışın üretici maliyetlerine, toplam talebe ve enflasyona yansımaları da yakından takip edildi.
ENFLASYON VE PARA POLİTİKASI GÖRÜNÜMÜ
Belirtilen ekonomik koşullar, politika duruşu ve varsayımlar çerçevesinde önümüzdeki döneme dair enflasyon tahminlerinde bir önceki rapora göre değişiklik yapılmadı. Enflasyonu düşürmeye odaklı ve kararlı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5’lik hedefe kademeli olarak yakınsayacağı; 2016 yılında yüzde 7,5’e; 2017 yılında ise yüzde 6’ya geriledikten sonra 2018 yılında yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörüldü. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2016 yılı sonunda yüzde 6,3 ile yüzde 8,7 aralığında (orta noktası yüzde 7,5), 2017 yılı sonunda ise yüzde 4,2 ile yüzde 7,8 aralığında (orta noktası yüzde 6) gerçekleşeceği tahmin edildi.
Ocak enflasyon raporu sonrası dönemde Türk lirası istikrarlı bir seyir izlerken, petrol fiyatları bir miktar yükseldi, ithalat fiyatları ise sınırlı oranda geriledi. Bu çerçevede, Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarının enflasyon tahminlerinde değişime yol açabilecek bir etkisi ortaya çıkdı. Gıda fiyatlarının katkısı ile tüketici enflasyonunun kısa vadede düşmeye devam edeceği öngörüldü. Daha sonra baz etkileri kaynaklı yükselmesi beklenen enflasyonun, yılın ikinci yarısında dalgalı bir seyir izleyerek 2016 yılı sonunda yüzde 7,5 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edildi. Gıda fiyatlarındaki oynaklıklar dikkate alınarak gıda enflasyonu varsayımları korunmakla birlikte, bu kalem kaynaklı yıl sonu enflasyon tahmini üzerinde aşağı yönlü risklerin bulunduğu belirtildi.
RİSKLER VE PARA POLİTİKASI
Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle yıllık kredi büyüme hızları makul düzeylerde seyretti. Kredilerin yakın dönem büyüme eğilimine bakıldığında 2015 yılı son çeyreğinde tüketici kredilerinde daha belirgin olmak üzere gerçekleşen azalmanın 2016 yılı ilk çeyreğinde yerini toparlanmaya bıraktığı görüldü. Risk ağırlıklarına dair düzenlemelerin, asgari ücret ayarlamalarının ve finansal koşullarda yaşanan iyileşmenin önümüzdeki dönemde kredi arzı ve hane halkı geliri kanallarıyla kredi büyümesini destekleyebileceği değerlendirildi. Bu çerçevede, yıllık kredi büyüme hızlarının makul düzeylerini sürdürmesi beklendi. Kredilerin bileşimine bakıldığında, ticari kredilerin tüketici kredilerine kıyasla daha yüksek bir oranda büyümeye devam ettiği görüldü. Bu bileşim, bir yandan orta vadeli enflasyon baskılarını sınırlarken diğer yandan cari açıktaki düzelmeyi destekledi.
Açıklanan veriler ile öncü göstergeler iktisadi faaliyetin ılımlı ve istikrarlı büyüme eğilimini koruduğunu gösterdi. Önümüzdeki dönemde, iç talebin büyümeye verdiği katkının bir miktar güçleneceği ve jeopolitik risklerin varlığına karşın Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracatı olumlu yönde etkilemeye devam edeceği öngörüldü. Yurt içi belirsizliklerin azalması ile birlikte yatırımcı ve tüketici güveninin artmasının, yakın dönemde finansal koşullarda yaşanan iyileşmenin, küresel kriz sonrası süregelen güçlü istihdam performansının ve asgari ücrette 2016 yılı başında yapılan artışın iç talebi destekleyeceği değerlendirildi. Dış talep tarafında ise jeopolitik gelişmeler ve zayıflayan küresel büyüme kaynaklı riskler devam ederken hizmet ihracatına yönelik aşağı yönlü riskler de yakın dönemde artış gösterdi. Bununla birlikte, Avrupa ekonomisinde görülen toparlanma eğilimi ve ihracatın pazar değiştirme esnekliği aşağı yönlü riskleri sınırladı. Nitekim son dönemlerde Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisinin sürdüğü gözlendi. Bu durum ekonomide hem büyümeye hem de dengelenmeye katkı verdi. Ayrıca, emtia fiyatlarındaki birikimli düşüşün dış ticaret hadleri üzerindeki olumlu etkisi ve tüketici kredilerindeki yavaş seyir cari dengedeki iyileşmeyi destekledi. Bütün bu değerlendirmeler doğrultusunda, para politikası duruşu oluşturulurken önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetin ılımlı artış eğilimini koruyacağı ve cari işlemler dengesindeki iyileşmenin yavaşlayarak da olsa devam edeceği bir görünüm esas alındı.
TCMB, 2015 yılının Ağustos ayında yayımlanan yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili bir şekilde uygulanmasının ekonomimizin küresel şoklara karşı dayanıklılığını artırmakta olduğunu değerlendirdi. Gerek döviz kurlarında gerekse kredilerde gözlenen aşırı oynaklıkların bu yeni araçların devreye alınması sayesinde azaldığı gözlendi. Nitekim Eylül ayından bu yana gelişmekte olan ülkeler arasında Türk lirasının göreli oynaklığında kayda değer bir azalış gözlendi.
Cari dengedeki iyileşme ve enerji fiyatlarındaki düşük seyrin etkisiyle döviz talebinin kademeli olarak azalması bu süreci destekledi. Döviz likiditesi araçları da Türk lirasının değerini dengeleyici yönde kullanıldı. Bütün bu gelişmeler, geniş faiz koridoruna olan ihtiyacı azalttı. Son dönemde geniş faiz koridoruna olan ihtiyacı azaltan diğer unsurlar küresel oynaklıklarda gözlenen düşüşün sürmesi ve küresel finansal koşullarda yaşanan iyileşmeler oldu. Küresel ekonomideki toparlanma sürecinin yavaş olacağı beklentisinin ağırlık kazanması ve gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici politika duruşlarını sürdürmesi ile bu ülkelerdeki faiz oranlarının uzunca bir müddet düşük düzeylerde kalacağı öngörüsü güçlendi. Ayrıca, son zamanlarda piyasalarda Çin ekonomisine yönelik belirsizliklerin de azaldığı görüldü. Bu gelişmeler doğrultusunda gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları artarken risk primlerinde ve piyasa faizlerinde kayda değer düşüşler gözlendi.
Özetle, yakın dönemde küresel oynaklıklarda süregelen düşüşün ve Ağustos ayında yayımlanan yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili bir şekilde kullanılmaya başlanmasının geniş bir faiz koridoruna duyulan ihtiyacı azalttığı değerlendirildi. Bu doğrultuda TCMB, marjinal fonlama faizini düşürmek yoluyla sadeleşme yönünde ölçülü adımlar attı. Öte yandan, çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmenin sınırlı olması likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasını gerektirdi. Son dönemde ithal girdi maliyetlerindeki gelişmeler enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri azaltsa da çekirdek enflasyon görünümündeki iyileşme henüz sınırlı boyutta oldu. Birikimli döviz kuru hareketlerinin gecikmeli etkileri, enflasyon beklentilerindeki yüksek seviye ve ücret gelişmeleri enflasyonun ana eğilimindeki iyileşmeyi sınırladı. Yakın dönemde gıda enflasyonunda, temelde işlenmemiş gıda grubu kaynaklı olmak üzere, çok belirgin bir gerileme yaşandı. Gıda enflasyondaki gerilemenin etkisiyle tüketici enflasyonunda da düşüş gözlendi. Bu düşüşün kısa vadede devam etmesi beklendi. Bununla birlikte, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek oynaklık dikkate alındığında, enflasyon görünümü açısından temkinli bir yaklaşım sergilemek önem arz etti. Bu çerçevede TCMB, son dönemde enflasyonda gözlenen düşüşün kalıcı olması için likidite politikasındaki sıkı duruşun korunması gerektiğini belirtti.
Önümüzdeki dönemde para politikası duruşu enflasyon görünümüne bağlı olacağı, enflasyon beklentilerinin de fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para politikasındaki sıkı duruş sürdürüleceği belirtildi. Ayrıca küresel ve yurt içi oynaklıklar yakından takip edilerek döviz ve Türk lirası piyasalarında gerekli önlemler alınmaya devam edileceği bildirildi. Özetle, politika duruşunun enflasyon görünümüne karşı sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici niteliği korunacak. Son yıllarda yaşanan önemli dış şoklara rağmen, uygulanan politika çerçevesi enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki bozulmayı sınırlı seviyelerde tutabildi. Ancak, gelinen noktada fiyat istikrarına ulaşıldığını ifade etmek mümkün değil. Enflasyon hedeflemesinde elde edilen on yıllık tecrübe enflasyonla mücadelenin kolektif bir çaba gerektirdiğini gösterdi. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5 hedefine kalıcı olarak indirilebilmesi için bütün kurumların son yıllarda gösterilen çabayı kararlı bir duruşla sürdürmesi önem taşıdı.
Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edildi. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayıldı. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabileceği kaydedildi.
Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri oldu. Küresel belirsizliklerin yüksek olduğu mevcut konjonktürde bu kazanımların korunarak daha da ileriye götürülmesi önem taşıdı. Mali disiplini kalıcı hale getireceği ve tasarruf açığını azaltacak her türlü tedbir makroekonomik istikrarı destekleyecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde seyretmesini sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacağı bildirildi.. İHA