Son Güncelleme: 21 Nisan 2017 16:04 Memur-Sen İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Çorum Şube Başkanı Ahmet Saatcı yeni sözler söylemek, yeni eylemler geliştirmek gerektiğini belirterek, en büyük temenninin, yeni sistemin kurumsal düzeydeki yansımalarının da, en az güçlü irade kadar sağlam zeminde olması gerektiğini söyledi.
Saatcı, “Özgürlüklerin genişletilmesi, gücün yeniden tahkim edilmesi, paylaşım sisteminin adil bir şekilde düzenlenmesi ve sivil alanın iradesinin önünün sonuna kadar açılması için yeni hamleler yapılması gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin “Evet-Hayır” ayrımı yapmadan güçlü bir iradeyi ortaya koyarak hükümet etme biçimini değiştirdiğini belirten Saatcı, “Milletimiz sistem değişikliğine ‘Evet’ demiştir. Yüzde 51.4 ile millet iradesi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Türkiye’nin yeni hükümet etme biçimi olarak belirlerken, istikrarın kurumsallaşmasını sağlamıştır” şeklinde açıklama yaptı.
Memur-Sen olarak vesayeti ortadan kaldıracak bir sistemin oluşması için çalıştıklarını hatırlatan Saatcı, açıklamasında şunları ifade etti:
“Bizim derdimiz, küresel ve yerel vesayete karşı, insanın özne olduğu, emeğin hakkının verildiği ve adaletin sağlandığı bir sistem için uğraş vermek. Bunun içinde ilk önce kendi ülkemizdeki vesayetin ortadan kaldırılarak, bu aziz millet iradesinin devlet bazında tam tecellisinin sağlanmasıdır. Aslında, Türkiye’de oluşmuş vesayetin temelinde, küresel vesayet vardır. Özellikle referandum sürecinde Avrupa’dan yükselen sesler bu gerçeği görünür kılmıştır. Almanya, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerin süreç içinde neler yaptığını hatırlayalım. Şimdi biz, ülkemizdeki vesayeti besleyen yurtdışındaki kollarını kesmiş olduk. Bunu söylerken, sadece evet yönündeki iradeden bahsetmiyoruz.
Demokratik olgunlukla geçen sürecin bunda elbette etkisi büyüktür. Bizce bu konunun en önemli yanı, milletin farklı görüşte olsa da ülke sevgisi ve kendi iradesine sahip çıkma ilkesiyle, birlik duygusuna sahip olmasıdır. Sandıktan Evet’in çıkması, bu katılımın küresel etkisini, hiçbir dış baskıya boyun eğmeyen ve iradesini sonuna kadar bağımsızlık ilkesi çerçevesinde tecelli ettiren Türkiye fotoğrafını bir kere daha tescil etmiştir. PKK ile ilişkili tescillenmiş üyelerden oluşan AGİT’in raporundaki ifadelerin en büyük sebebi budur. Artık bütün kurumlarıyla çökmüş bir sistemin raporuna kim güvenir ki. Onlara ancak hadi oradan diyebiliriz. Evet… İrade kullanan bir ülke fotoğrafı bazıları tarafından hala kabullenilmiş değil. Fakat alışacaklar. Türkiye, değerleriyle, tarihiyle bir öznedir. Milletimiz özne olma bilincini ortaya koymuştur. Hatta öyle ki, Türkiye, sadece Türkiye’den ibaret değil sözümüz de bu güçlü iradeyle dosta düşmana gösterilmiş oldu. Özellikle Avrupa’nın tüm aksi propagandalarına rağmen, Avrupa ülkelerinde yaşayan insanımız, güçlü Türkiye için yüzde 60’lık bir evet iradesi ortaya koymuştur.
Şimdi kimileri, bu sonuçtan sonra ‘Evet-Hayır’ kamplaşmasının kesinliği üzerinden cümle kurmaya çalışarak, Türkiye’nin yönetilebilir bir ülke olmaktan çıktığını söyleme cüreti gösteriyorlar. Bu tam bir körlük ifadesidir. Evet, Türkiye, batılılar tarafından yönlendirilecek ülke olmaktan çıkmıştır. Fakat, Türkiye kendi demokratik birikimiyle, tarihten gelen kardeşlik hukukuyla içtihat farkı diyebileceğimiz tercihleri aşacak güçtedir. Ezbere takılıp kalanlar bu hukuku ve birikimi anlayamazlar. Onlar, kafalarında oluşturdukları şablonun dışındaki bir olayı, durumu yok sayma ya da karartma derdi olanlardan ibaret. Tabi bir de proje ürünü oldukları gerçeğini de burada vurgulamamız gerekiyor. Sokağa çıkanlar üzerinden aşırı yorumlarla gezi sürecine atıf yapanları da burada not etmek gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye, artık bu aşırı yorum yapan, asıl amaçları karartma olan yabancılaşmış tipleri de tarihin çöplüğüne atmıştır. Bu böyle bilinsin. Bir hususu burada açık ve net belirtmek gerekiyor. Büyük değişimlere onayı yüksek rakamlar üzerinde okuma çabası boş bir hayaldir. Toplumlar, genel itibariyle statükoyu koruma eğilimindedir. Tarih, birçok değişim projesinin toplum tarafından kabul edilmediğini gösterir. Israrla bu gerçek ıskalanarak, Anayasa değişiklik paketinin düşük yüzdeyle galip geldiği söylenmekte. Bir hatırlatma yapalım o zaman. Aradaki fark sistemi değiştirecek kadar büyüktür. Kimse küçümsemesin bu gerçeği. Türkiye son altı yedi yıldır devamlı operasyonlara maruz kalmıştır. Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz süreçleri bu operasyonların en büyükleriydi. Hamdolsun, siyasetçisiyle, toplumuyla bu badireleri hep birlikte atlattık. Bugünkü konjonktürde, hala kıpırdanmaya çalışanlar var. Fakat o günler eskide kaldı. İrademizle gerçekleştirdiğimiz sistem değişikliği, vesayet odaklarının kirli çarkını kırma imkânı verirken, onların aparatlarını da sonlandıracak gücü bize verecektir.
Tabiri caizse, olayların nesnesi değil öznesi olmaya namzet bir ülkede, artık kirli çarkların oluşması mümkün değildir. Şimdi yeni uğraşlar zamanıdır. Eski sözler bitpazarında kıymetlidir. Yeni söz söylemek, yeni eylemler geliştirmek gerekiyor. En büyük temennimiz, yeni sistemin kurumsal düzeydeki yansımaları da, en az güçlü irade kadar sağlam zeminde olmalıdır. Biz her zeminde bir şeyi dile getirdik. Bu değişiklik paketi Bismillah niteliğindedir. Özgürlüklerin genişletilmesi, gücün yeniden tahkim edilmesi, paylaşım sisteminin adil bir şekilde düzenlenmesi ve sivil alanın iradesinin önünün sonuna kadar açılması için yeni hamleler yapılması gerekiyor. Buradan özellikle siyaset yapıcılara sesleniyorum: Millet üzerine düşen görevi yerine getirdi. Sıra siyasette. Bahane kalmadı. Şimdi güçlü bir restorasyon yapmanın vaktidir. Emek tarafı olarak, dün olduğu gibi bugün de her olumlu girişime omuz vermeye devam edeceğiz. Biz istişareye açığız. Reform ve restorasyonda bize ihtiyaç olduğunda topa gireceğiz.
Hatta, doğrudan katılım ilkesi gereği, biz kendi görüşlerimizi her zemin ve şartta açıklamayı da taahhüt ediyoruz. Yeter ki, yeni sistemin kurumsal bazdaki dönüşümleri hakların ve özgürlükler merkeze alınarak yapılsın. Mesela kırmızı çizgimiz olan iş güvencesine dokunmadan, kamu personel sisteminde restorasyon yapılması noktasında elimizden geleni yapacağız. Bizler, bu değişimin, daha büyük değişimlerin kapısını aralayacak güçte olduğuna inancımız tam. Tam da bu sebepten dolayı, 82 darbe anayasasının tamamen değişmesinin yolunun açıldığı ortadadır. Biz konfederasyon olarak bu yöndeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Sivil toplum örgütleriyle ve siyasetle darbeleri tarihe gömecek sistemin işleyişi hususunda görüş alış verişimizi de sürdüreceğiz.”