Son Güncelleme: 22 Mayıs 2016 17:20 Saadet Partisi Çorum İl Divan toplantısında konuşan İl Başkanı Faruk Cıdık, “Türkiye, balonu patlamış çocuklar gibi, “ben sana kızdım”, “ben de sana küstüm” yaklaşımlarıyla yönetilecek bir ülke değildir” dedi.
Saadet Partisi Çorum İl Teşkilatı Mayıs ayı İl Divan Toplantısını parti binasında gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını yapan Saadet Partisi Çorum İl Faruk Cıdık, Türkiye’nin üzerinde çelik-çomak oynanacak bir ülke olmadığını söyledi.
Toplantıya Saadet Partisi İl başkanı Faruk Cıdık, İl Müfettişi Ömer Doğan , Merkez İlçe Başkanı Orhan Sakınmaz , Alaca İlçe Başkanı Mustafa Kütük , Sungurlu İlçe Başkanı Hacı Arslan Tök , Oğuzlar İlçe Başkanı Mehmet Ali Çırak ,( İSOMDER) İslam Toplumu Sosyal Medya Derneği Çorum İl Başkanı Abdullah Gökgöz ve çok sayıda parti görevlileri katıldılar.
Türkiye’nin coğrafi ve stratejik konumu itibariyle dünyanın en kritik ülkelerinden biri olduğunu kaydeden Cıdık, “ Türkiye, Doğu ile Batı’yı, Asya ile Avrupa’yı, birbirine bağlayan bir köprüdür. Türkiye, sadece enerji hatlarının değil, fakat aynı zamanda kültürlerin, medeniyetlerin ve tarihin de bir geçiş noktasıdır. Türkiye, 600 yıl, dünyaya huzur, barış ve adalet getirmiş bir imparatorluğun varisidir” diye konuştu.
“19 ayrı haçlı seferi bu topraklar üzerinde yapılmış ve yine 19’u da bu topraklar üzerinde durdurulmuştur. 20. Haçlı Sefer de yine bu topraklar üzerinde yapılmaktadır” diyen Cıdık konuşmasına şöyle devam etti;
“450 bin şehit pahasına, Çanakkale’yi 7 Düvel’e geçilmez yapan bu topraklardır. Peki, şimdi durup dururken bunları niye söylüyorum?
TÜRKİYE KİŞİSEL İHTİRASLARIN ÜLKESİ DEĞİLDİR
Türkiye kişisel ihtirasların, kişisel hesapların tatmin edileceği bir ülke değildir. Hele hele, Türkiye, bir kayyumla yönetilecek bir şirket ülke hiç değildir!
Ak Parti’nin kongresini, ne zaman, nerede, nasıl yapacağı da bizi ilgilendirmez. “Kendi iç meseleleridir”der, geçeriz.
Ama;
– Yapılan iş Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanını koltuğundan ediyorsa,
– Yapılan iş, anayasayı hiçe sayıyor, parlamenter sistemi yok farz ediyorsa,
– Seçimle iş başına gelmiş bir başbakanı, kayyum mantığıyla yerinden ediyor ve milli iradeyi yok sayıyorsa, bu hepimizi ilgilendirir. Bütün Türkiye’yi ilgilendirir. 80 milyon vatandaşımızı ilgilendirir.
Ülkeler, şahıslarla değil, kurum ve kuruluşlarıyla kaimdir.
Asıl olan şahıslar değil, millettir.
Tam bir ateş çemberinin içindeyiz. Ateş hızla Türkiye’nin içine doğru yayılıyor. Peki, böyle bir ortamda, Türkiye neyi konuşup tartışıyor?
“DÜŞÜK PROFİLLİ BİR BAŞBAKAN”
Ne demek düşük profilli? Yani millete değil, Sayın Erdoğan’a karşı sorumlu olacak. Millete değil, kendisini o koltuğa oturtana hesap verecek.
Yani Başbakan değil, “BAŞUŞAK!”
Böyle şey olmaz. Olamaz. Olmamalıdır. Bu durum ne o koltuğa oturana, Ne de o koltuğa oturtana bir fayda vermez. Sayın Cumhurbaşkanı’nın çok hoşlandığı ve çok sık kullandığı bir cümle var. Diyor ki; “Dünya 5’den büyüktür” Ben de aynı cümle ile Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum;
Sayın Cumhurbaşkanım,
“Türkiye 1’den büyüktür!” İnanın bu tavır size de, ülkeye de zarar veriyor.
Unutmayalım ki dört mevsim içinde sadece bir tek ilkbahar vardır. Sonra bir de bakarız ki yaz gitmiş, güz bitmiş. Kış gelmiş. Evet! Yine bir bakarız ki koca Yunus’u sorgulayan “Molla Kasım” gelmiş. Bütün mehabetiyle karşımızda duruyor!
Türkiye bir an evvel normalleşmelidir. Çünkü bu durum sürdürülebilir bir durum değildir. Böyle bir dönemde Türkiye’nin, göstermelik değil, köklü değişikliklere ihtiyacı vardır. Zihniyet ve yaklaşım değişmediği takdirde, başbakanın adı Ahmet olmuş, Mehmet olmuş hiç fark etmez. Türkiye’nin şu andaki problemi isim problemi değil, sistem problemidir.
Türkiye’nin yeni bir döneme, yeni bir yaklaşıma ve yeni bir başlangıca ihtiyacı vardır. Türkiye, ilk etapta barışa sarılmalıdır. Türkiye, kendisiyle barışmalı, Meclisi barışmalı, bölgesiyle barışmalıdır. Zira barış olmadan hiçbir şey yapamayız. Sonra, ikinci önceliğimiz üretim ekonomisine geçiş olmalıdır. Milyonlarca işsiz gencimize iş bulmalıyız. Üçüncü olarak, içi boşaltılmış hukuk sistemimizi yeniden adaletle donatmalıyız. Ve nihayet eğitim sistemi, köklü biçimde yeniden ele alınmalıdır.
Kısacası Türkiye, lüzumsuz işleri, sonu gelmeyen tartışmaları, kavgaları bırakarak “gerçek gündemine” dönmelidir.
Bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyor, inandığımız gerçekleri tarihi bir sorumluluk olarak aziz milletimize arz ediyoruz. Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi yalnız ve yalnız Cenab-ı Allah’dır. Allah (cc) Ülkemizin, Milletimizin ve İslam Âleminin yardımcısı olsun” şeklinde konuştu.