Özgür-Der Çorum Şubesinde 2024-2025 programları kapsamında bu hafta Yalçın Atalık ve Ömer Bayram “Sünnete tabi olmak ve sahabe örnekliğinin önemi” başlıklıbirsunum gerçekleştirdi.
Allah’ı razı edebilecek bir hayat yaşamanın önemine değinerek söze başlayan Ömer Bayram, insan en güzel şekilde yaratılmıştır, vahye tabii olan, hayatını vahye göre şekillendiren insan kurtuluşa erecektir. Vahyi doğru anlamak ve yaşamak için modern ve geleneksel bidatlar arasında sıkışan insan kendine bir yol arayışındadır. Vahye önyargılardan sıyrılarak ve aklıselim bir şekilde yaklaşmak ve Hz. Muhammed (AS) örnekliği bizim için çok önemli bir imkândır. Sünnet ve hadis bağlamında usul ve metodolojinin önemine değinerek sözlerini tamamladı.
Konunun tarihsel arka planına değinerek sözlerine başlayan Yalçın Atalık, Sünnetin Kuran’ın ardından dinin ikinci temel kaynağı olduğu hususu Hz Peygamberden sonra sahabeden başlayarak günümüze kadar bütün Müslümanların kabul ettiği bir sabite bir temel inanç ilkesi olagelmiştir.
Ancak; hicrî 2. asırdan başlayarak sünnetin dinin temel kaynaklarından biri olması ile ilgili farklı görüşler olsa da, 19. Yüzyıla gelindiğinde ise Hint alt kıtasında ortaya çıkan sünnet karşıtlığı öncekinden neredeyse tamamen farklıdır. Bu dönemde batıdan ve özellikle İngiltere’den gelerek bölgeye yerleşen çok sayıdaki misyoner; ilim, fikir ve siyaset adamı batı tipi eğitim almış Müslüman kesimle ilişkiler kurarak onları etkilediler. Zaten ağır bir yenilmişlik psikolojisi yaşayan bu Müslüman aydınlar yenilgimizin ve geri kalmışlığımızın en temel nedeninin yanlış din anlayışımız olduğuna, bu anlayışı besleyen asıl kaynağın da sünnet/hadis olduğuna ikna oldular.
Günümüzde Türkiye’de de buna benzer bir akım söz konusu ise de bu akımın temsilcilerinin fikirlerinde bir bütünlük ve süreklilik yoktur. Bir taraftan hadis ve sünneti zayıflatmak için ellerinden geleni yaparlarken, Kuran bize yeter; Kuran’da her şey tam ve net olarak açıklanmışken başka kaynağa ne gerek var?” derken diğer taraftan “Biz sünneti inkâr etmiyoruz ki …” diyerek işlerine gelen hadisleri zayıf sahih ayrımını önemsemeden kullanabilmektedirler.
Sünneti reddedenleri; tamamen veya amelî ve mütevâtir olmayan, Kurân’a ve akla aykırı gördüklerini reddedenler şeklinde kategorize ederek sözlerine devam eden Atalık, İslam düşmanlarının Müslümanların arasına fitne sokmak, onları dinleri, peygamberleri konusunda afallatmak, ümmet olma bilincini ortadan kaldırmak için sünnet ve hadis tartışmalarını sürekli gündemde tutmaktadırlar.
Ayetlerden örnekler vererek sunumuna devam eden Atalık, şöyle devam etti. Yüce Allah, kitabında Peygamber’in sünnetinin dinde hüccet oluşuna delalet eden birçok ayet zikretmiş, delaletin tek bir yönle sınırlı kalmaması için onları çeşitlendirmiş ve bunu birçok yerde tekrarlamıştır. Bir yerde Peygamber’e (sav) itaat etmeyi, başka bir yerde ona tâbî olup uymayı, üçüncü bir yerde onun izinden gitmeyi ve başka bir yerde onun sözlerinden sapmamayı veya onun hükmüne boyun eğip razı olmayı emretmiştir.
Resûlullah (sav) hükümleri ve söylemleri vahyin kontrolünde olmuştur. Dolayısı ile hangi amaca yönelik olursa olsun hadîsi Kur’ân’dan ayırmak, başka bir ifade ile ‘Kur’ân yeterlidir, hadîse ihtiyaç yoktur’ şeklindeki görüşler son derece sakıncalı ve tehlikelidir dedi.
Program soru, cevap ve katkıların ardından sona erdi